Ebü Eyyüb el-Ensari (Eyüp Sultan) kimdir ?

Ebû Eyyûb Hâlid bin Zeyd b, Küleyb el-Ensârî (ö. 49/669) Hicret sırasında Hz. Peygamber’i Medine’de evine misafir eden ve Türkiye’de “Eyüp Sultan” unvanıyla anılan sahâbî.

Hazrec kabilesinin Neccâroğulları kolundandır. Hicretten iki yıl kadar önce hanımı Ümmü Eyyûb ile birlikte Müslü­man oldu ve ensardan İslâmiyet’i ilk kabul edenler arasında yer aldı. Nübüvve­tin 13. yılında yapılan İkinci Akabe Biatı’nda bulundu (622], Hicretten sonra Resûl-i Ekrem onunla, ileri gelen sahâbîlerden Mus’ab b. Umeyr arasında kar­deşlik bağı (muâhât) kurdu.

Hz. Peygamber’le birlikte Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Mekke’nin fethi ve Huneyn baş­ta olmak üzere bütün gazvelere katıldı. Savaşlarda ona zarar gelmemesi için ya­nından ayrılmaz, hatta bazı geceler ça­dırı etrafında nöbet tutardı. Vahiy kâ­tiplerinden olması sebebiyle Hz. Peygam­ber zamanında Kur’ân-ı Kerîm âyetleri­nin bir araya getirilmesine hizmet etti. Ashap arasında ilmiyle de tanındığı için kendisine sorulan dinî konularda pek çok fetva verdi.

Ebu-Eyyub-el-Ensar-Eyup-sultan-turbesi-kabri
Sağlıklı olan herkesin Allah yolunda savaşa katılması gerektiğine inanan Ebû Eyyûb el-Ensârî, “Kendi elinizle kendi­nizi tehlikeye atmayınız” (el-Bakara 2-195) mealindeki âyette sözü edilen tehlikeyi savaşa gitmeyip işiyle gücüyle meşgul olmak şeklinde açıklardı. Bu sebeple ihtiyarlık döneminde bile her yıl bir savaşta bulunmaya gayret etti. Katıldığı seferlerin sonuncusu Müslümanların ilk İstanbul kuşatması oldu. Onun bu kuşatmadan bir yıl sonra (49/669) gönderilen Yezîd b. Muâviye kumandasındaki takviye birliğin içinde bulunduğu da rivayet edilmektedir.

İSLAM ORDUSU KOMUTANINI SÖZÜ BİZANSLI’LARA GERİ ADIM ATTIRDI
Ebû Eyyûb. kuşatma devam ederken hastalanarak 49 (669) yılında vefat etti. Ancak 50 (670) veya 55 (675) yıllarında öldüğü de ileri sürülmüştür. Cenaze namazını Ye­zîd b. Muâviye kıldırdı. Vasiyeti üzerine bir askerî birlik tarafından surlara ya­kın bir yere götürülerek oraya defnedil­di. Durumu öğrenen Bizans imparatorunun kuşatma kalktıktan sonra onu kab­rinden çıkarıp vahşi hayvanlara yedireceğini söylediği, fakat İslâm ordusu
ku­mandanı tarafından gönderilen cevap­ta, böyle bir şey yapıldığı takdirde İslâm ülkesinde yaşayan Hristiyanların ve kiliselerin zarar göreceği bildirilince kabre dokunmayacaklarına dair teminat verdiği nakledilmektedir.

Ebu-Eyyub-el-Ensari-Eyup-sultan-turbesi-kabri
KABRİN YERİNİ AKŞEMSETTİN KEŞFETTİ

Ebû Eyyûb’un kabrinin sonraları bir bina içine alındığı, kıtlık zamanında kab­rini ziyarete gelen Hristiyanların onun hürmetine yağmur istediği ve asırlar boyunca bu kabrin itina ile korunduğu söy­lenmekte, bazı seyyahların verdiği bilgiler de bu rivayetleri doğrulamaktadır. Bu seyyahlardan Ali b. Ebû Bekir el-Herevî (o. 611/1215), Ebû Eyyûb el-Ensâri’nin kabrini ziyaret ettiğini belirtmiştir. Fâtih Sultan Mehmed’in İs­tanbul’u fethinden sonra kabrin yerinin Akşemseddin (Akşemseddin asıl adı ile Mehmet Şemseddin, çok yönlü İslam alimi ve bilim insanıdır.) tarafından keşf yoluyla belirlendiğine dair Osmanlı tarih kaynaklarında geniş şekilde yer alan haberlerle bu bilgiler çelişmemektedir.

Zira kabrin yeri korunmuş olmakla beraber İstan­bul’un fethi sırasında sur dışında çok sayıda manastır, kilise, ayazma ve kutsal sayılan mezar bulunduğu için herhalde kabrin yeri kesin olarak bilinmemekteydi. Bir başka ihtimal de 1204 yılında Latinler’in İstanbul’u istilâsı esnasında şehir üç gün boyunca yağmalandığı ve Hristiyanlarca kutsal sayılan yerler yıkıldığı için Ebü Eyyûb’un kabrinin de tahrip edilmiş olmasıdır. Osmanlı padişahlarının tahta cülusunda kılıç kuşanma merasimleri, şeyhülislâm ve bilhassa nakîbüleşrafın da bulunduğu bir törenle Ebû Eyyûb el-Ensârfnin türbesi önünde yapılırdı.

PEYGAMBERİMİZİN DEVESİ ONUN EVİNİN ÖNÜNDE DURDU
Resûl-i Ekrem Medine’ye hicret edin­ce Medineli Müslümanların her biri onu evinde misafir etmek istedi. Ancak Hz. Peygamber, bir tercih yaparak onları gücendirmemek için devesinin çökeceği ye­re en yakın eve misafir olacağını söyledi. Kendisini taşıyan devenin önce bir yere çöktüğü, buradan hemen kalkıp bi­raz ileride tekrar çöktüğü görüldü. Resûlullah oraya en yakın olan ve dedesi Abdülmuttalib’in annesi tarafından kendisine yakınlığı da bulunan Ebü Eyyûb’un evine yerleşerek burada yedi ay misafir kaldı. Bundan dolayı Ebû Eyyûb “Mihmandâr-ı Nebî” unvanıyla anılır.

Ebu-Eyyub-el-Ensari-Eyup-Sultan
EVİ BİR OKUL GİBİYDİ

Bu ev İslâmiyet’in öğretildiği bir mektep durumundaydı. Hz. Peygamber fakir muhacirlere burada yemek verir, kendisine sunulan hediyeleri fakirlere burada dağıtırdı. Ev sahiplerine her vesile ile dua eder, onların bolluğa kavuşmalarını, huzur ve afiyet içinde olmalarını dilerdi. Resûl-i Ekrem kendi evine taşındıktan sonra da zaman zaman Ebû Eyyûb’un evine misafir olurdu.

Ebû Eyyûb haksızlıklara tahammül edemez, doğru bildiğini söylemekten çekinmezdi. Cihad maksadıyla gittiği
Mı­sır’da vali olan sahâbî Ukbe b. Âmir’in akşam namazını geç kıldırdığını görün­ce onu uyardı. Resûl-i Ekrem’in akşamı geç kıldığının zannedilmesine sebebiyet vererek halka kötü örnek olmamasını söyledi.

Namazları müstehap olan vakitlerinde kaldırmayın Medine Valisi Mervân b. Hakem’e muhalefet eder. Resulullah’a uyduğu takdirde kendisine uya­cağını, aksi halde aleyhinde bulunacağını açıkça söylerdi. Bir gün Ebû Eyyûb’u, Resûl-i Ekrem’in kabrine başını dayamış olduğu halde ağlarken gören Mervân bu hareketinin sünnete aykırı olduğunu söyleyince Ebû Eyyûb, “Ben bu mezar taşına değil Resûlullah’a geldim. Onun, “din işlerini ehliyetli kimseler üstlendiği zaman kaygılanmayın; ancak ehil olmayanlar başa geçince ne kadar ağlasanız yeridir” dediğini duymuştum” diye cevap verdi.

Medine döneminden itibaren Hz. Peygamber’den hiç ayrılmadığı halde Ebû Eyyûb el-Ensârî’den sadece 150 hadis rivayet edilmesinin iki önemli sebebi var­dır. Bunlardan biri hadis rivayetinde çok titiz olması, diğeri de ömrünün savaş­larda geçmesidir. Kendisinin bilmediği bir hadisi Ukbe b. Âmir’den bizzat riva­yet etmek için Medine’den Mısır’a ka­dar gitmesi, söz konusu titizliğin eşsiz bir örneğini ortaya koymaktadır. Ondan hadis rivayet edenler arasında İbn Ab­bas, İbn Ömer, Berâ b. Âzib, Enes b. Mâ­lik, Câbir b. Semüre gibi sahâbîler ve Saîd b. Müseyyeb, Urve b. Zübeyr, Salim b. Abdullah, Atâ b. Yesâr gibi tabiîler bu­lunmaktadır.

Diyanet İslam Ansiklopedisi

Ebu-Eyyub-el-Ensar-Eyup-sultan-turbesi-kabri-islamsak
TÜRBESİ, EYÜP SULTAN CAMİİ’NDEDİR – TÜRBEDE NELER VAR ?

Sekiz köşeli plan üzerine oturtulan türbe binasının tam ortasında Ebü Eyyüb el-Ensari Hazretleri’nin kabrine ait ahşap sanduka bulunmaktadır. Sandukanın üzeri, güzel yazı örnekleri ile süslü siyah atlastan yapılmış bir örtü ile kaplıdır. Bu örtü, Sultan II. Mahmud (1808-1839) tarafından konmuştur. Sandukanın çevresinde bulunan dökme gümüş şebekeyi Sultan II. Selim (1789-1807) yaptırmıştır.
Gerek sanat ve gerekse değer yönünden önemli bulunan bu gümüş şebeke İkinci Dünya Savaşı yıllarında diğer müze eşyalarıyla birlikte Niğde’ye götürülmüş, savaştan sonra da geri getirilerek yerine konmuştur.
Türbenin asıl girişinde bulunan sedef parmaklık kapı ise Sultan II. Abdülhamid’in (1876-1909) bizzat kendi eliyle yaptığı kıymetli bir eserdir.

Eyüp Sultan Cami nerede ?

Yorum yapın

Time limit is exhausted. Please reload CAPTCHA.